Postmodern Dandycilik
Pencerelerdeki iri taneli, cüretkar yağmurun sesiyle uyandığımda zihnimde sanki bir çıkış yolu arayarak dönüp duran o kelimeyi fark ediyorum: " Dandy "! Baudelaire'in "Kötülük Çiçekleri"ni bitireli birkaç gün oldu olmadı, oradan içime sızan bu kelime çoktan zihnimin içini keşfetmiş ve şimdi kendisine adeta yeni kurbanlar aramak için düşüncelerimden kurduğum duvarlara çarpa çarpa benden kurtulmak istiyor. Onu yağmurun sesiyle birlikte zihnimde kıvrandıran sabırsızlığın kaynağı nedir? Uykunun o her türlü huzurun katıksız yaşandığı tepkisizliği mi, yoksa yağmurun pencerelerdeki telaşı mı? İnsan zihninin kuytularından ve nedenselliğin çıkmazlarından yakamı kurtarıp, günün ilk kahvesiyle pencere kenarındaki masamın başına oturuyorum. Düşünmem gereken başka bir şey kıskıvrak yakalıyor beni... "Kötülük Çiçekleri"nden* zihnime süzülen " Dandy " mefhumu nedir ne değildir şöyle bir bakıyorum... Temiz bir belagat ve özenli bir giyim kuşamın eşlik ettiği