D(İ)P
16 Şubat 199.... Bu satırları yazma sebebim, uzun zamandır içimde yuvalanan o karanlık fikrin, akşamlardan bir akşam evime dönerken gördüğüm bir manzarada tıpkı inkarı mümkün olmayan bir cürüm gibi vahşice üzerime atılması ve boşlukta salınan kıvrım kıvrım kollarıyla beni zapt etmesi aslında... Akşam vakti, dolgun bulutların göğsünden iplik iplik boşalan yağmur telaşı içinde, her zamanki adımlarımla yürüyor ve bu telaştan kurtulup bir an önce eve gitmek istiyordum. Seyyar satıcılar ve dilenciler insanların neredeyse yakasına yapışacak kadar cüretkâr; insanlarsa süratli adımlarla oradan oraya savrulmaya meyyal, yürümekteydiler. Az ileride iri yarı bir adam, elini kolunu sallayarak başka bir adama öfkeyle küfrediyor, arka arkaya dizilmiş ve trafik sıkışık olduğundan dolayı kıpırdayamayan otomobillerden hoyrat kornalar yükseliyordu. Kaldırımın caddeye yakın köşesinde, elindeki iplerin ve ona bağlı balonların çokluğundan satıcı olduğunu anladığım çocuk, trafikten dolayı ilerleyeme