2015 / 2016

 

MEVT ŞİİR

Siyahları savuran bir çocuk koşuyor, bak!

Medyada ucuza getiriyorlar yaşamayı,

Hayaller kırılıyor,

Tuz buz bir kan gölgesi,

Amonyak kokulu hastane koridorlarında bekleyişler.

 

Uzun yolculuklara çıkan,

Ve hallerinden karanlık sızan adamlara bak,

Hakikati ayrılık kadar münbit,

Bir hezeyana sığdırmışlar.

 

Kültürler inşa eden insanlara bak sonra,

Sonra “insan” inşa eden kültürlere.

 

Gece yarısı koşmuştum kendime yetişmek için,

Anlatırım bir ara, post-modern denemelerle.

 

Benden gök kubbe mesul artık,

Şanlı umursamazlık, büyük boşluk!

 

Bildirmeliyim ki, diriliş kaynıyor avuçlarımda,

Ve ben uzun uzun şiirler yazıyorum...

 

Silip atıyorum,

Kelimelerle anlatamayacak kadar yorgunum…

Societe languistik, dilin yokluğunu tahayyül etti ya hani,

İnsan da yok oldu böylece, biliyorum.

2015



DÜGÂH

Dügâh,

Ne vakit gönlümde havalandırsa güvercinleri,

Ne vakit yokluk alemini,

Hissetsem avuçlarımda,

Rüzgar fısıldar gurbetliği,

O dar sokakların,

Kömür kokan akşamlarında.

2015



DİRİLİŞ HARMONİSİ

Diriliyorum!

Her saniye yeniden,

Yıkarak içimdeki putları,

Var oluyorum!

 

Bir ipeksi fecr,

İniyor tam göğsüme.

Sesime yaratılış karışıyor...

Diriliyor!

İşte diriliyor,

Her zerremde gün doğumları.

 

Yeni umutlar topluyorum,

Gökyüzü kadar...

Her saniye içime,

Bir vehim dolar.

Yasak elmayı mı yedim?

Nedir içimdeki hengame,

Nedir bu şiddetli ses,

Nedir bu yakıcı nağme?

 

Ey varlık!

Ey yokluk!

Ey hiçlik!

Toplandınız bende renk renk,

Çoğaldı bir ahenk,

Benliğimin kıvrımlarında.

 

İşte ben,

Zamanın giriftliğinden,

Kendi içime düştüm.

Kendi ruhuma üşüştüm.

Sesim çağırdı beni,

Sesim yürüdü,

Sessizliğin damarlarında.

Benliğimin duvarlarında,

Beliren gün yanılsamaları.

 

Sanki kördüm,

Sanki kördüğüm,

Rahmete aç,

Ve heybemde ördüğüm günler...

Ölmeden önce,

Öldüğüm günleri sayma,

Masivadaki varlığımdan...

Ben kendi öz yangınımdan,

Dirilişi büyüttüm.

2015


                                                                           


ÇÖL ŞARKISI

Ademin elması kurumuş boğazımda,

Gözlerimde terleyen dünya...

 

Sonra kuyular yalnızlaşırcasına derin,

Nereye dönsek,

İbrahim suskun,

Hacer bedbin.

 

Yaşlı bir bedevidir zaman,

Yokluğunu varlık bilen,

Şimdi karşılıyor bizi,

Ehlen ve sehlen...

Ehlen ve sehlen...

 

Biz o zamanlar öyle müsterih,

Sonsuzluğa meftun, dolaşırdık...

Rub-el Hali çölünde uçsuzluk sarhoşu,

Birer ehl-ül şidâd idik o zamanlar,

Hiç korkmadan yalnızlaşırdık.

2015



İÇİMDEKİ ÇİÇEĞİN ÖLÜMÜ

Issızlık kamaşır içimde,

İçimde öylece toprağa teslim,

Bir çiçek yatar...

Sonra damarlarına suyu zerk olur yaşamın,

Var olmak isteyen bir ağıttır şimdi onda,

Kokusuyla ürperten bir aşk.

 

Kaçarım ondan,

İhtimaldir teslim olsam yaşayacağım,

İhtimaldir teslim olsam,

Bir kez daha doğacağım.

 

Onu soldurmak için, kaybolacağım.

 

Beton binalarla dolduracağım gözbebeklerimi,

Yağmurlarda ıslanmayacağım...

Şahdamarımda kıvranacak zaman,

Her atışı ölüme bürünecek,

Sıcacık kan dolaşırken içimde,

O çiçek terleyecek.

 

Çağır göz kamaştıran güzellik,

Çağır akşam gölgesi, sonsuzluk zarafetim,

Çağır beni, beyhude her şey,

Ve ben ölümle muzafferim.

2015



YOK OLARAK GÖÇECEĞİM

Yağmur tutmuş bir vakit,

Öyle bir tedirginlikle,

Güneşin açmasını bekleyen,

Ve kendi karanlığında,

İçine yürüyen,

Bir seyyahtım ben.

 

Bir vehim doğurdu beni,

Erittim gölgeleri gözbebeklerimde,

Güneşi örseledim,

Yalancı aydınlıklar adına.

Sırrına ermek istedim ışığın,

Eremedim.

 

Ben hakikati,

Karanlıkta bekledim...

 

Karanlığım çoğalıyor,

Ruhumun kıvrımlarından dünyaya düşeceğim!

Tutunmalıyım...

Uyanmalıyım,

Ölmeden önce uyanmalıyım!

Yaşayarak öleceğim.

 

Şekilden soyunuyor dünyam,

Öyle üryan bir sancı, arayıp da bulamadığım...

Öyle şiddetli bir arzu, damarlarımda kıpırdanan hilkat,

İçimde dağ başları birikiyor,

İçimde büsbütün bir tabiat.

Mana ki; bir sırat,

Kendimden geçeceğim.

Karanlığımdaki aydınlığa,

Yok olarak göçeceğim.

2015


 ─

 ,

ÇAĞRI

İnsanları çağırıyorum,

Gökyüzüne, toprağa, suskunluğa...

Yalnızlığa çağırıyorum sonra,

Gölgesi titrek gündüzlerden,

Karanlığı ürkek gecelere çağırıyorum.

 

Düşünmeye çağırıyorum insanları,

Ellerinde bahar sabahlarını taşıyan kadınları da,

Ve dudakları acı tütüne alışkın adamları da,

Berrak bir nehre benzeyen çocukları da çağırıyorum.

 

Çağırıyorum alnı çizgi çizgi olan,

Cümle yaşlıları da...

Diyorum ki, yalandan ibaret her şey,

Hakikatten, kendimiz kadar uzağız..

Ziyandayız... Ziyandayız...

 

Mezarlıklarda yankılanıyor sesim,

Büyüdükçe yankısı daha da büyüyor,

 

Beni yaşayan ölüler değil,

Ölüp de yaşayanlar anlıyor.

2015



YAĞMUR

Uykular bölünüyor,

Melankolik bir çağrıdır bu yağmur,

Yaşamaktan usanmışların,

Göğüs kafesine çarpar,

Ve durur.

2015



ÖLÜMÜN GÖĞSÜNDE AĞLAMAK İSTEYEN KADIN

Ölümün göğsünde ağlamak isteyen kadın,

Bakışlarında bıçak ürpertisi, dehşetli yalnızlık,

Ruhunda varoluş sancısı, güzel günler gibi aydın,

Aldığı nefes ise iplik iplik karanlık.

 

Bir buruk eksiklik, dudaklarında susarken,

Gülüşlerinin en muhteşemi, acıyı sarhoş etmiş.

Yüzünde her sabah sarı bir güneş açarken,

Ona gecenin karanlığı yetmiş.

 

Anlamaz onlar oysa, sen öyle bir şiir,

Dökülüverir mısraların sırlarının toprağına,

İçinde saklı zaman neler söylemektedir?

Umut ansızın dokunuverir yanağına.

 

Sesinde sızı, mahzunluk, öteler ötesi,

Sesinde sanki kainat ağlıyor,

Öyle saf, ruhuma düşen bir melek gölgesi,

Sesin, ölüme çağırıyor.

2015



AN VE ÖLÜM

Karanlıktır her şey ve kör bir rüya,

Işıktan yoksundur, içimde şehir,

Öyle bir ses ki şu başımda dünya

Henüz yazılmamış, eksik şiir.

 

Bir nefestir daha tütmez, bitiyor,

Günler ki, bir hülya gibi geçiyor,

Ve büyüyor yokluk, sonsuz büyüyor,

An bâtın bir mana, ölümse zâhir.

2016


─ 


YOK OLMA ŞARKISI

Geleceğim bir can olarak,

Sonra hava,

Sonra su,

Ve elbet toprak!

 

Öyle bir öleceğim ki,

Yeniden doğarak…

 

Yeniden doğarak, hiç olacağım,

Varlığım, yok olmakla kanıtlanacak.

2016



ÇAĞIR

Vakitlerden akşamı çağır,

Tütünlerin en sertini çağır sonra,

Ve çağır çocukluğumdaki bahçeleri,

İçimden yaşamak düşüyor!

İçimden acı türküler geçiyor,

Bağışla beni.

 

Parmak uçlarım uyuşuyor,

Bir yetimin başını okşayarak,

Isınıyorum.

Bir evsiz yanarak can veriyor kalabalıklarda,

Üşüyorum.

 

Bağışla beni,

İçimden düşen yaşamla,

Düşüyorum.

2016



ZÜHRE

Anla beni Zühre,

Gün dönümü ruhumda esaret,

Uyanan insanlar, telaşlanan şehir,

Bende ulvi acı,

Bende eşsiz rezalet.

 

Kıpırdanan tan yeri,

Huzursuz bir diriliştir şimdi aydınlığa düşen,

Şimdi aydınlığa düşen,

Yılgınlığı uyandırmaktır.

Ve ihtimal ki,

Bir gün daha,

Ölümü çağırmaktır.

 

Çiy damlaları, sabah ürpertisi,

Tenimde çoğalan insanlar,

Tenimde çoğalan şehir,

Yalnızlığın ta kendisi...

 

Sesleniyorum sana,

Harut ve Marut kanıma giriyor,

Ölüm kadar güzelleşiyor şimdi varlığın,

Öyle korkulu bir tutku oluyorsun bana,

Öyle temkinli bir serzeniş.

 

Anla beni Zühre,

Gün dönümü, damarlarımda zehir oluyor,

Uyanıyor ya insanlar, uyanıyor ya tabiat,

Zaman beni boğuyor.

 

Anla beni Zühre,

Yanına al,

Yeryüzünde yaşamak,

Beni öldürüyor.

2016



KİMSESİZLİK

Ben kuytuların kuytusu,

Sessizlikte sessizlik…

Ben dehşetli kalabalıklarda,

Kimsesizlik.

2016




Sık Ziyaret Edilenler

Higgs Bozonu ve Çocuk Sezgimizdeki Masumiyet

Şekilcilik, Kabuk ve Öz

NON FVI, FVI, NON SVM, NON CVRO.